TARIM SEKTÖRÜ SULAMA

Sulamanın Önemi : Yeryüzünde susuz bir hayat düşünmek mümkün değildir. Eski çağlardan günümüze kadar medeniyetin beşiği olarak adlandırılan bölgeler her zaman su havzalarının yakınında kurulmuş, medeniyetler suyun hayat verdiği topraklarda yeşermiştir. Tarih boyunca akarsulardan yararlanma imkânı bulan toplumlar dönemlerinin en ileri medeniyetlerini kurmuşlar, bulamayanlar ise yurtlarını terk edip göç etmek zorunda kalmışlardır. Yeryüzündeki medeniyetin ilk kaynağı olarak gösterilen, yazının bulunduğu, verimli topraklarında ilk tarımın yapıldığı ve “verimli hilâl” olarak da adlandırılan Mezopotamya, bu ev sahipliğini Dicle ve Fırat’ın bereketli sularına borçludur. M.Ö. 3000 yılında Sümerler tarafından yapıldığı sanılan bir kanal şebekesiyle Fırat ve Dicle nehirleri birbirine bağlanarak bu nehirlerden daha fonksiyonel şekilde yararlanıldığı bilinmektedir.
Günümüzde de su ve sulama önemini korumakta olup, su arzının giderek artan dünya nüfusunun taleplerini karşılayamaz hale gelmesi ile suyun stratejik bir meta haline geldiğini görmekteyiz. Gelecekte su kaynaklarının kullanımı ve kalitesini etkileyecek en önemli faktör nüfus olacaktır. Dünya toplam nüfusu 2000 yılında 6 milyarı aşmış, 2025’de ise 8,3 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bir başka deyişle 2025 yılına gelindiğinde, 2000 yılındaki dünya nüfusu, %35 oranında artmış olacaktır. Günümüzde dünyadaki toplam yıllık gıda maddeleri üretimi, dünya tüketimini karşılayabilecek düzeydedir. Ancak, çeşitli bölgeler arasında kişi başına düşen üretim miktarı yönünden farklılıklar vardır. Nüfusunun %7’sinden daha azı tarım sektöründe faaliyette bulunan gelişmiş ülkelerde bir çiftçi ailesi kendisine ilave olarak tarım dışı sektörlerde faaliyette bulunan 50 kişinin gıda ihtiyacını karşılayabilmektedir. Nüfusunun %60’ı tarım sektöründe faaliyette bulunan gelişmekte olan ülkelerde ise bu değer 2 kişi ile sınırlı kalmaktadır.
Tarım sektörünün bir diğer işlevi ise kalkınmanın finansmanını sağlamasıdır. Ekonomik kalkınmada tarım ve sanayi sektörleri karşılıklı ilişki içinde olma durumundadır. Gelişen tarım, tarım dışı sektörlerde üretilen girdileri ve tüketim mallarını talep ederek tarım dışı sektörlerin daha da gelişmesini sağlarken, tarım dışı sektör de tarımdaki fazla işgücüne istihdam alanları sağlayarak ve aynı zamanda tarımsal ürünleri talep ederek, tarımın gelişmesini sağlayacaktır. Dolayısıyla tarım ve sanayi sektörleri karşılıklı olarak sürekli ilişki içinde olan ve birbirlerini karşılıklı olarak besleyen iki pazar durumundadır. Ekonomik kalkınma hamlesinde her ikisinin de ihmal edilmemesi gerekmektedir.

Türkiye'nin yüzölçümü 78 milyon hektar olup tarım arazileri bu alanın yaklaşık üçte biri, yani 28 milyon hektar mertebesindedir. Yapılan etütlere göre ekonomik olarak sulanabilecek alan 8,5 milyon ha olan Türkiye’de 2004 yılı itibarı ile toplam 4,9 milyon ha arazi sulanmaktadır. Bu miktarın 2,8 milyon hektarı DSİ tarafından inşa edilmiş modern sulama şebekesine sahiptir. 1,1 milyon hektarı mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü (KHGM) tarafından işletmeye açılmıştır. Ayrıca yaklaşık 1 milyon hektar alanda halk sulaması yapılmaktadır. 2030 yılında ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektar arazinin 6,5 milyon hektarının Genel Müdürlüğümüz tarafından işletmeye açılması hedeflenmiş olup, kalan 1,5 milyon hektar alanın Diğer kamu kuruluşları tarafından işletmeye açılması ve 0,5 milyon hektarının ise halk sulamaları kapsamında sulanacağı tahmin edilmektedir.
DSİ Genel Müdürlüğü günümüze kadar Türkiye’nin ekonomik olarak sulanması uygun olan 8,5 milyon hektar tarım sahasının yaklaşık 1/3’ünü suya kavuşturmuştur. 2,8 milyon hektar olan bu alan ülkemizin toplam tarım alanının (28 milyon ha) yaklaşık %10’nu teşkil etmektedir. 2005 yılı başı itibariyle ülkemizde sulanan toplam 4,9 milyon hektar alanın %57’sini teşkil eden 2,8 milyon hektar DSİ projeleri marifeti ile sulanmakta iken, 2030 yılında DSİ tarafından sulama suyu sağlanan alanın 6,5 milyon hektara ulaşması ile bu oran %76’ya çıkacaktır.
Ekonomik olarak sulanabilecek 8,5 milyon hektar tarım alanının halen yaklaşık %58’inin sulanabildiği ülkemizde; beslenme ihtiyacının karşılanması, endüstrinin ihtiyacı olan tarımsal ürünlerin dengeli ve sürekli üretilebilmesi, tarım kesiminde çalışan nüfusun işsizlik sorununun çözülmesi ve hayat seviyesinin yükseltilmesi için geri kalan yaklaşık 3,61 milyon hektarın da sulanması ve bunun için gereken sulama tesislerinin bir an önce inşa edilmesi özel bir önem taşımaktadır.

Yaklaşık olarak toplam alanın %94’ünde yüzeysel sulama metotları (karık, tava ve salma) kullanılarak sulama yapılmaktadır. Geri kalan kısımda basınçlı sulama (yağmurlama ve damla) yapılmaktadır. Geleneksel (elle boru taşıma) yağmurlama sulaması çiftçiler arasında bütün ülke genelinde yaygındır ve 200 000 hektarın bu metotla sulandığı tahmin edilmektedir. DSİ sulamalarında 80 000 hektardan daha fazla alan yağmurlama metodu ile sulanmaktadır (başlıca şeker pancarı, tahıl, yonca, ayçiçeği, bostan ve sebzeler için). DSİ’nin işletmeye açtığı yaklaşık 11 000 hektar alanda başlıca turunçgiller, üzüm bağları, çilek ve sebze damla sulama ile sulanmaktadır.

Tarımsal gelişmede, su en önemli girdilerden biri olup, toprakta bitki için gerekli olan nemi temin ederek verimi artırmanın yanı sıra, sektörü iklim şartlarından bağımsız kılmakta, ilave istihdam yaratmakta, kırsal alanda gelir dağılımını düzeltmekte, gübre kullanımına imkan sağlamakta, üretimin çeşitlenmesine ve tenebbüt müddetinin uzunluğuna bağlı olarak birim alandan birden fazla ürün alınmasına imkan vermektedir. DSİ tarafından sulanan alanların 6,5 milyon hektara çıkması ile ilave olarak 2 milyon kişiye istihdam sağlanarak ekonomik faydanın yanında sosyal fayda da sağlanacak ve büyük şehirlere göç olayı büyük ölçüde önlenecektir.

Ayrıca, sulu tarım ile gayri safi milli zirai gelir yaklaşık beş kat artmaktadır. 2004 yılı verilerine göre sulama öncesi projesiz durumda ortalama tarımsal gelir 60 YTL/da iken, sulama sonrasında 310 YTL/da olmuştur.
Bu kadar çeşitli faydaları olan sulamanın gerçekleştirilmesi, her şeyden önce sulanacak arazilerin sulamaya elverişli olmasına, sulamada kullanılacak su kaynağının yeterli bulunması ve kalitesinin uygunluğuna bağlıdır. Bu iki esas şartın mevcudiyeti halinde, suyu sulama sahasına iletecek ve çiftçi tarafından kullanımını sağlayacak sulama şebekesi ile fazla suları sulama sahasından uzaklaştıracak olan drenaj şebekesinin tesisi gerekli olur. Bütün bu fiziki tesislerin tam ve mükemmel olması dahi başarılı bir sulama için yeterli olmayacaktır. Nitekim sulama, canlı bir iş olup, başarısı sistemin mesul idarece iyi işletilmesi kadar, çiftçilerin bilgi ve becerilerine de bağlı bir keyfiyettir.
Sulama Projelerinde Öncelik Belirleme Kriterleri

DSİ Genel Müdürlüğü, yatırım programını oluştururken aday sulama projelerini şu kriterlere göre değerlendirmektedir:
Çiftçilerin sulama talebinin olması
Arazinin mümbit olması
Su kaynağının (baraj veya gölet) hazır olması
Cazibe sulaması yapılabilmesi
Toplulaştırmanın yapılmış olması
.

Çiftçilerin sulama bilincine erişmeleri, kendi aralarında bir araya gelerek örgütlenmeleri ve katılımcı sulama yönetimini sahiplenmeleri, sulama yatırımlarını geri ödemeyi benimsemeleri ve sulama sistemi kurulması yönünde istek ve beyanda bulunmaları projenin uygulanmasında ilk ve önemli bir aşamadır. Bunun en güzel örnekleri YAS Sulama Kooperatiflerinde görülmektedir.
Bilindiği üzere barajların; taşkın koruma, enerji, sulama, içmesuyu gibi birden çok amacı olabilmektedir. Sulama dışındaki öncelikleri geliştirilmiş barajların sulama maksadının da bir an önce devreye alınabilmesi bakımından, öncelikle yatırım programına alınarak gerçekleştirilmeleri durumunda, bu yatırımların milli ekonomiye geri dönüşü hızlı, katkısı da daha fazla olacaktır. Kaynağın baraj veya gölet olması çiftçilere sezon boyunca güvenli ve kaliteli su temin ederek tarımsal üretim yapma imkanı da sağlayacaktır.
Cazibe sulama yatırımlarının pompaj sulama yatırımlarına nazaran daha ucuz olması, ayrıca işletme sırasında çiftçiye getirdikleri yükün de azlığı sebebiyle tercih edilmektedir. Toplulaştırma yapılmış arazilerde kamulaştırma ve diğer yatırım maliyetleri azalarak işletme sırasında da optimum ve randımanlı işletme koşulları oluşacağından, yörede toplulaştırma yapılmış olması sulamaya geçiş için tercih konusudur. Arazinin verimli hatta iklim koşullarının müsait olması sebebiyle birden fazla ürün alınabilecek yerlerde öncelikle sulama projesi geliştirilmesi önem arz etmektedir.

Türkiye’de yüksek nüfus artışı ve tarımsal arazinin miras yoluyla paylaşım sonucunda, sürekli bölünmesi yüzünden tarımsal projelerden beklenen faydayı sağlamakta bazı problemler gözlenmektedir. Bu problemleri çözmede mülga KHGM tarafından yapılan arazi toplulaştırmaları, aynı zamanda DSİ tarafından da önem verilen bir konudur. Arazi toplulaştırmasının en önemli faydaları arasında tarımsal üretimde modern tekniklerin uygulanması, tarım arazilerinin sulama ve ulaşım ağının inşası, arazilerin daha fazla bölünmesinin önlenmesi vardır. Arazi toplulaştırması sulama projelerinde kamulaştırma masraflarını bertaraf etmekte, inşaat, işletme ve bakım maliyetlerinde önemli miktarda düşüşe yol açmaktadır. Sulama projelerinde teknik ve ekonomik olarak yüksek standartlar sağlayan modern kapalı sulama sistemlerinin uygulanması ile çiftçilere ve ülke ekonomisine önemli miktarda katkı sağlanması mümkün olabilmektedir. Öte yandan, tarım arazisi fiyatlarının sürekli artışı yüzünden kamulaştırma maliyeti proje bütçesi kadar bir maliyete, hatta daha fazlasına mal olmaktadır.
.

DSİ’nin Sulama Projelerini Tamamlama Hedefleri

Son yıllarda devlet yatırım bütçesinin küçülmesi ve buradan DSİ’ye ayrılan payın azalması neticesinde inşaatların tamamlanma süreleri uzamakta, beklenen fayda gerçekleşememekte, vatandaşın güveni sarsılmakta ve buna bağlı olarak teknik sakıncalar da doğabilmektedir. 2005 yılında DSİ Genel Müdürlüğü yatırım programında bulunan toplam 169 büyük sulama projesinin ortalama bitiş süresi verilen ödenekler düşünüldüğünde 38 seneyi bulmaktadır. DSİ Genel Müdürlüğü geliştireceği alternatif finans modelleri ile bu süreyi kısa vadede 20 yıl, hatta 10 yıl mertebesine çekebilmeyi hedeflemektedir. Örneğin GAP sulama projelerinin 2010 yılına kadar tamamlanması öngörülmektedir.
.

DSİ Sulamaları ve Kanal Uzunlukları

2005 yılı başı itibariyle işletmeye açılan toplam sulama tesisi sayısı 1 908 adet olup sulama alanı net 2 396 434 ha’dır. Bunun 113 158 ha (70 adet sulama) DSİ’ce işletilmekte, 1 860 969 ha’ı (642 adet sulama) DSİ’ce inşa edilerek işletmesi Su Kullanıcı Örgütlerine devredilmiş, 15 766 ha’ı (27 adet sulama) DSİ’ce bedeli karşılığında başka kurumlara (Devlet Üretme Çiftlikleri, Üniversiteler vb.) inşa edilmiş ve 406 541 ha’ı (1 169 adet sulama) DSİ ile birlikte mülga KHGM’ce YAS Sulama Kooperatifleri adına geliştirilmiştir.

2005 Yılı Başında Sulama Kanal Tipleri ve Uzunlukları (km)

Mevcut sulamalarda kanal tipleri hizmet ettikleri alana göre sınıflandırıldığında; sulamaların %45 klasik kanal, %48 kanalet ve %7 borulu şebekeden oluştuğu gözlemlenmektedir. Bu değerlere sulama şebekeleri mülga KHGM’ce yapılan Sulama Kooperatiflerindeki kanal uzunlukları dahil değildir. Kanal uzunluklarına göre de ayrıca bir oranlama da yapmak mümkündür.
Sulama kanallarının yanı sıra sulamadan dönen ve fazla suların uzaklaştırılması gayesiyle inşa edilmiş açık drenaj kanallarının işletmesi de DSİ’ce yapılmaktadır. Toplam drenaj kanalı uzunluğu 20 716 km olup, bunun 5 133 km’si ana drenaj kanalı, 6 499 km’si yedek drenaj kanalı, 9 083 km’si de tersiyer drenaj kanalından ibarettir. Sulamalarda işletme yönetimi ile kanal bakım-onarımını yapabilmek ve çiftçilere ulaşım imkanı sağlamak maksadıyla 38 278 km servis yolu da yapılmıştır. DSİ’ce geliştirilen bütün sulamalarda, söz konusu kanalların işletme, bakım ve onarımlarının yeterince yapılabilmesi ve çiftçi katılımının sağlanması için DSİ Genel Müdürlüğü yeni bir politika benimsemiş ve 1993 yılından itibaren işletme yönetimi sorumluluğu çiftçi örgütlerine devredilmeye başlanmıştır. DSİ’ce yapılan devir çalışmaları Dünya Bankasınca desteklenmiş ve bütün dünyaya örnek çalışma olarak gösterilmiştir.

.

TARIM SEKTÖRÜ


.

.

SULAMA

Sulamanın Önemi

Yeryüzünde susuz bir hayat düşünmek mümkün değildir. Eski çağlardan günümüze kadar medeniyetin beşiği olarak adlandırılan bölgeler her zaman su havzalarının yakınında kurulmuş, medeniyetler suyun hayat verdiği topraklarda yeşermiştir. Tarih boyunca akarsulardan yararlanma imkânı bulan toplumlar dönemlerinin en ileri medeniyetlerini kurmuşlar, bulamayanlar ise yurtlarını terk edip göç etmek zorunda kalmışlardır. Yeryüzündeki medeniyetin ilk kaynağı olarak gösterilen, yazının bulunduğu, verimli topraklarında ilk tarımın yapıldığı ve “verimli hilâl” olarak da adlandırılan Mezopotamya, bu ev sahipliğini Dicle ve Fırat’ın bereketli sularına borçludur. M.Ö. 3000 yılında Sümerler tarafından yapıldığı sanılan bir kanal şebekesiyle Fırat ve Dicle nehirleri birbirine bağlanarak bu nehirlerden daha fonksiyonel şekilde yararlanıldığı bilinmektedir.
Günümüzde de su ve sulama önemini korumakta olup, su arzının giderek artan dünya nüfusunun taleplerini karşılayamaz hale gelmesi ile suyun stratejik bir meta haline geldiğini görmekteyiz. Gelecekte su kaynaklarının kullanımı ve kalitesini etkileyecek en önemli faktör nüfus olacaktır. Dünya toplam nüfusu 2000 yılında 6 milyarı aşmış, 2025’de ise 8,3 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bir başka deyişle 2025 yılına gelindiğinde, 2000 yılındaki dünya nüfusu, %35 oranında artmış olacaktır. Günümüzde dünyadaki toplam yıllık gıda maddeleri üretimi, dünya tüketimini karşılayabilecek düzeydedir. Ancak, çeşitli bölgeler arasında kişi başına düşen üretim miktarı yönünden farklılıklar vardır. Nüfusunun %7’sinden daha azı tarım sektöründe faaliyette bulunan gelişmiş ülkelerde bir çiftçi ailesi kendisine ilave olarak tarım dışı sektörlerde faaliyette bulunan 50 kişinin gıda ihtiyacını karşılayabilmektedir. Nüfusunun %60’ı tarım sektöründe faaliyette bulunan gelişmekte olan ülkelerde ise bu değer 2 kişi ile sınırlı kalmaktadır.
Tarım sektörünün bir diğer işlevi ise kalkınmanın finansmanını sağlamasıdır. Ekonomik kalkınmada tarım ve sanayi sektörleri karşılıklı ilişki içinde olma durumundadır. Gelişen tarım, tarım dışı sektörlerde üretilen girdileri ve tüketim mallarını talep ederek tarım dışı sektörlerin daha da gelişmesini sağlarken, tarım dışı sektör de tarımdaki fazla işgücüne istihdam alanları sağlayarak ve aynı zamanda tarımsal ürünleri talep ederek, tarımın gelişmesini sağlayacaktır. Dolayısıyla tarım ve sanayi sektörleri karşılıklı olarak sürekli ilişki içinde olan ve birbirlerini karşılıklı olarak besleyen iki pazar durumundadır. Ekonomik kalkınma hamlesinde her ikisinin de ihmal edilmemesi gerekmektedir.
Türkiye'nin yüzölçümü 78 milyon hektar olup tarım arazileri bu alanın yaklaşık üçte biri, yani 28 milyon hektar mertebesindedir. Yapılan etütlere göre ekonomik olarak sulanabilecek alan 8,5 milyon ha olan Türkiye’de 2004 yılı itibarı ile toplam 4,9 milyon ha arazi sulanmaktadır. Bu miktarın 2,8 milyon hektarı DSİ tarafından inşa edilmiş modern sulama şebekesine sahiptir. 1,1 milyon hektarı mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü (KHGM) tarafından işletmeye açılmıştır. Ayrıca yaklaşık 1 milyon hektar alanda halk sulaması yapılmaktadır. 2030 yılında ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektar arazinin 6,5 milyon hektarının Genel Müdürlüğümüz tarafından işletmeye açılması hedeflenmiş olup, kalan 1,5 milyon hektar alanın Diğer kamu kuruluşları tarafından işletmeye açılması ve 0,5 milyon hektarının ise halk sulamaları kapsamında sulanacağı tahmin edilmektedir.
DSİ Genel Müdürlüğü günümüze kadar Türkiye’nin ekonomik olarak sulanması uygun olan 8,5 milyon hektar tarım sahasının yaklaşık 1/3’ünü suya kavuşturmuştur. 2,8 milyon hektar olan bu alan ülkemizin toplam tarım alanının (28 milyon ha) yaklaşık %10’nu teşkil etmektedir. 2005 yılı başı itibariyle ülkemizde sulanan toplam 4,9 milyon hektar alanın %57’sini teşkil eden 2,8 milyon hektar DSİ projeleri marifeti ile sulanmakta iken, 2030 yılında DSİ tarafından sulama suyu sağlanan alanın 6,5 milyon hektara ulaşması ile bu oran %76’ya çıkacaktır.
Ekonomik olarak sulanabilecek 8,5 milyon hektar tarım alanının halen yaklaşık %58’inin sulanabildiği ülkemizde; beslenme ihtiyacının karşılanması, endüstrinin ihtiyacı olan tarımsal ürünlerin dengeli ve sürekli üretilebilmesi, tarım kesiminde çalışan nüfusun işsizlik sorununun çözülmesi ve hayat seviyesinin yükseltilmesi için geri kalan yaklaşık 3,61 milyon hektarın da sulanması ve bunun için gereken sulama tesislerinin bir an önce inşa edilmesi özel bir önem taşımaktadır.

.


Yaklaşık olarak toplam alanın %94’ünde yüzeysel sulama metotları (karık, tava ve salma) kullanılarak sulama yapılmaktadır. Geri kalan kısımda basınçlı sulama (yağmurlama ve damla) yapılmaktadır. Geleneksel (elle boru taşıma) yağmurlama sulaması çiftçiler arasında bütün ülke genelinde yaygındır ve 200 000 hektarın bu metotla sulandığı tahmin edilmektedir. DSİ sulamalarında 80 000 hektardan daha fazla alan yağmurlama metodu ile sulanmaktadır (başlıca şeker pancarı, tahıl, yonca, ayçiçeği, bostan ve sebzeler için). DSİ’nin işletmeye açtığı yaklaşık 11 000 hektar alanda başlıca turunçgiller, üzüm bağları, çilek ve sebze damla sulama ile sulanmaktadır.
Tarımsal gelişmede, su en önemli girdilerden biri olup, toprakta bitki için gerekli olan nemi temin ederek verimi artırmanın yanı sıra, sektörü iklim şartlarından bağımsız kılmakta, ilave istihdam yaratmakta, kırsal alanda gelir dağılımını düzeltmekte, gübre kullanımına imkan sağlamakta, üretimin çeşitlenmesine ve tenebbüt müddetinin uzunluğuna bağlı olarak birim alandan birden fazla ürün alınmasına imkan vermektedir. DSİ tarafından sulanan alanların 6,5 milyon hektara çıkması ile ilave olarak 2 milyon kişiye istihdam sağlanarak ekonomik faydanın yanında sosyal fayda da sağlanacak ve büyük şehirlere göç olayı büyük ölçüde önlenecektir.

.

.

Ayrıca, sulu tarım ile gayri safi milli zirai gelir yaklaşık beş kat artmaktadır. 2004 yılı verilerine göre sulama öncesi projesiz durumda ortalama tarımsal gelir 60 YTL/da iken, sulama sonrasında 310 YTL/da olmuştur.
Bu kadar çeşitli faydaları olan sulamanın gerçekleştirilmesi, her şeyden önce sulanacak arazilerin sulamaya elverişli olmasına, sulamada kullanılacak su kaynağının yeterli bulunması ve kalitesinin uygunluğuna bağlıdır. Bu iki esas şartın mevcudiyeti halinde, suyu sulama sahasına iletecek ve çiftçi tarafından kullanımını sağlayacak sulama şebekesi ile fazla suları sulama sahasından uzaklaştıracak olan drenaj şebekesinin tesisi gerekli olur. Bütün bu fiziki tesislerin tam ve mükemmel olması dahi başarılı bir sulama için yeterli olmayacaktır. Nitekim sulama, canlı bir iş olup, başarısı sistemin mesul idarece iyi işletilmesi kadar, çiftçilerin bilgi ve becerilerine de bağlı bir keyfiyettir.
Sulama Projelerinde Öncelik Belirleme Kriterleri

DSİ Genel Müdürlüğü, yatırım programını oluştururken aday sulama projelerini şu kriterlere göre değerlendirmektedir:
Çiftçilerin sulama talebinin olması
Arazinin mümbit olması
Su kaynağının (baraj veya gölet) hazır olması
Cazibe sulaması yapılabilmesi
Toplulaştırmanın yapılmış olması
.

Çiftçilerin sulama bilincine erişmeleri, kendi aralarında bir araya gelerek örgütlenmeleri ve katılımcı sulama yönetimini sahiplenmeleri, sulama yatırımlarını geri ödemeyi benimsemeleri ve sulama sistemi kurulması yönünde istek ve beyanda bulunmaları projenin uygulanmasında ilk ve önemli bir aşamadır. Bunun en güzel örnekleri YAS Sulama Kooperatiflerinde görülmektedir.
Bilindiği üzere barajların; taşkın koruma, enerji, sulama, içmesuyu gibi birden çok amacı olabilmektedir. Sulama dışındaki öncelikleri geliştirilmiş barajların sulama maksadının da bir an önce devreye alınabilmesi bakımından, öncelikle yatırım programına alınarak gerçekleştirilmeleri durumunda, bu yatırımların milli ekonomiye geri dönüşü hızlı, katkısı da daha fazla olacaktır. Kaynağın baraj veya gölet olması çiftçilere sezon boyunca güvenli ve kaliteli su temin ederek tarımsal üretim yapma imkanı da sağlayacaktır.
Cazibe sulama yatırımlarının pompaj sulama yatırımlarına nazaran daha ucuz olması, ayrıca işletme sırasında çiftçiye getirdikleri yükün de azlığı sebebiyle tercih edilmektedir. Toplulaştırma yapılmış arazilerde kamulaştırma ve diğer yatırım maliyetleri azalarak işletme sırasında da optimum ve randımanlı işletme koşulları oluşacağından, yörede toplulaştırma yapılmış olması sulamaya geçiş için tercih konusudur. Arazinin verimli hatta iklim koşullarının müsait olması sebebiyle birden fazla ürün alınabilecek yerlerde öncelikle sulama projesi geliştirilmesi önem arz etmektedir.

Türkiye’de yüksek nüfus artışı ve tarımsal arazinin miras yoluyla paylaşım sonucunda, sürekli bölünmesi yüzünden tarımsal projelerden beklenen faydayı sağlamakta bazı problemler gözlenmektedir. Bu problemleri çözmede mülga KHGM tarafından yapılan arazi toplulaştırmaları, aynı zamanda DSİ tarafından da önem verilen bir konudur. Arazi toplulaştırmasının en önemli faydaları arasında tarımsal üretimde modern tekniklerin uygulanması, tarım arazilerinin sulama ve ulaşım ağının inşası, arazilerin daha fazla bölünmesinin önlenmesi vardır. Arazi toplulaştırması sulama projelerinde kamulaştırma masraflarını bertaraf etmekte, inşaat, işletme ve bakım maliyetlerinde önemli miktarda düşüşe yol açmaktadır. Sulama projelerinde teknik ve ekonomik olarak yüksek standartlar sağlayan modern kapalı sulama sistemlerinin uygulanması ile çiftçilere ve ülke ekonomisine önemli miktarda katkı sağlanması mümkün olabilmektedir. Öte yandan, tarım arazisi fiyatlarının sürekli artışı yüzünden kamulaştırma maliyeti proje bütçesi kadar bir maliyete, hatta daha fazlasına mal olmaktadır.
.

DSİ’nin Sulama Projelerini Tamamlama Hedefleri

Son yıllarda devlet yatırım bütçesinin küçülmesi ve buradan DSİ’ye ayrılan payın azalması neticesinde inşaatların tamamlanma süreleri uzamakta, beklenen fayda gerçekleşememekte, vatandaşın güveni sarsılmakta ve buna bağlı olarak teknik sakıncalar da doğabilmektedir. 2005 yılında DSİ Genel Müdürlüğü yatırım programında bulunan toplam 169 büyük sulama projesinin ortalama bitiş süresi verilen ödenekler düşünüldüğünde 38 seneyi bulmaktadır. DSİ Genel Müdürlüğü geliştireceği alternatif finans modelleri ile bu süreyi kısa vadede 20 yıl, hatta 10 yıl mertebesine çekebilmeyi hedeflemektedir. Örneğin GAP sulama projelerinin 2010 yılına kadar tamamlanması öngörülmektedir.

DSİ Sulamaları ve Kanal Uzunlukları

2005 yılı başı itibariyle işletmeye açılan toplam sulama tesisi sayısı 1 908 adet olup sulama alanı net 2 396 434 ha’dır. Bunun 113 158 ha (70 adet sulama) DSİ’ce işletilmekte, 1 860 969 ha’ı (642 adet sulama) DSİ’ce inşa edilerek işletmesi Su Kullanıcı Örgütlerine devredilmiş, 15 766 ha’ı (27 adet sulama) DSİ’ce bedeli karşılığında başka kurumlara (Devlet Üretme Çiftlikleri, Üniversiteler vb.) inşa edilmiş ve 406 541 ha’ı (1 169 adet sulama) DSİ ile birlikte mülga KHGM’ce YAS Sulama Kooperatifleri adına geliştirilmiştir.

2005 Yılı Başında Sulama Kanal Tipleri ve Uzunlukları (km)

Mevcut sulamalarda kanal tipleri hizmet ettikleri alana göre sınıflandırıldığında; sulamaların %45 klasik kanal, %48 kanalet ve %7 borulu şebekeden oluştuğu gözlemlenmektedir. Bu değerlere sulama şebekeleri mülga KHGM’ce yapılan Sulama Kooperatiflerindeki kanal uzunlukları dahil değildir. Kanal uzunluklarına göre de ayrıca bir oranlama da yapmak mümkündür.
Sulama kanallarının yanı sıra sulamadan dönen ve fazla suların uzaklaştırılması gayesiyle inşa edilmiş açık drenaj kanallarının işletmesi de DSİ’ce yapılmaktadır. Toplam drenaj kanalı uzunluğu 20 716 km olup, bunun 5 133 km’si ana drenaj kanalı, 6 499 km’si yedek drenaj kanalı, 9 083 km’si de tersiyer drenaj kanalından ibarettir. Sulamalarda işletme yönetimi ile kanal bakım-onarımını yapabilmek ve çiftçilere ulaşım imkanı sağlamak maksadıyla 38 278 km servis yolu da yapılmıştır. DSİ’ce geliştirilen bütün sulamalarda, söz konusu kanalların işletme, bakım ve onarımlarının yeterince yapılabilmesi ve çiftçi katılımının sağlanması için DSİ Genel Müdürlüğü yeni bir politika benimsemiş ve 1993 yılından itibaren işletme yönetimi sorumluluğu çiftçi örgütlerine devredilmeye başlanmıştır. DSİ’ce yapılan devir çalışmaları Dünya Bankasınca desteklenmiş ve bütün dünyaya örnek çalışma olarak gösterilmiştir.
DSİ SULAMALARINDA SU KAYNAĞI KULLANIMI

% 81 Yerüstü Su Kaynaklarından
% 13 Pompaj
% 68 Cazibe
% 19 Yeraltı Su Kaynaklarından
% 3 Cazibeyi Takviye
% 16 YAS Sulama Kooperatifi

Sulama İşletmeciliği
DSİ’ce geliştirilerek işletmeye açılmış olan brüt 2 773 650 ha sulama alanının yaklaşık %80’i yerüstü su kaynaklarıyla, %20’si yeraltısu kaynaklarıyla sulanmaktadır. Bu sulamalarda mevcut su kaynaklarının en ekonomik bir şekilde kullanarak en uygun tarımsal üretimin gerçekleştirilmesine yönelik planlı sulama yönetimi çalışmaları yapılmaktadır. Sulama yönetimi çalışmaları; sulama mevsiminden önce genel sulama planlaması yapılmasını, sulama mevsiminde su dağıtımı programlarının hazırlanması, uygulanması ve izlenmesini, sulama sezonu sonrasında da değerlendirme çalışmalarını kapsamaktadır.
Sulama işletmelerinin performans göstergelerinin tespitinde; sulama oranları ve sulama randımanları incelenmektedir. DSİ sulamalarında uzun yıllar ortalaması olarak sulama oranı %65, sulama randımanı ise %45 olmuştur.
Sulama oranlarının düşüklüğünün sebepleri söyle sıralanabilir: Nadasa bırakma (%13), yağışların yeterli olması veya çiftçilerin yağışı yeterli görmesi (%28), su kaynağının yetersizliği (%4), sulama tesisleri yetersizliği (%6), tabansuyu yüksekliği (%2), tuzluluk ve sodyumluk (%2), bakım ve onarım yetersizliği (%2), topografya yetersizliği (%4), sosyal ve ekonomik sebepler (%22), tarım alanlarının yerleşim, sanayi ve turizm alanına dönüşmesi gibi diğer etkenler (%17) dir. Bu sonuçlar işletme büyüklüğü 1000 ha’ın üzerinde olan DSİ’ce işletmeye alınan sulamalardan elde edilmiştir. DSİ sulamalarının çoğunluğu açık kanal cazibe sulaması olduğundan sulama randımanlarının %50 seviyesine çıkarılması için çalışmalar yapılmaktadır.
Sulama yönetimi çalışmaları kapsamında başarılı bir sulama işletmeciliği yapabilmek için asgari şartlar şunlardır:
1/5000 ölçekli işletme haritalarının mevcut olması,
Eğitimli ve yeterli sayıda personel istihdamı,
Bakım-onarım için gerekli iş makinelerinin temini veya kiralanması,
Sulama mevsiminden önce sulama alanı su ihtiyacının tahmini ve kaynak ile karşılaştırılması,
Ulaşım araçlarının (binek aracı, motosiklet vb.) temini,
Haberleşme araçlarının (telsiz, telefon vb.) temini.
6200 sayılı yasaya göre; DSİ’ce inşa edilerek işletmeye açılan sulamalarda bir yıl önce yapılmış olan işletme ve bakım masraflarının tamamı faydalananlardan işletme ve bakım ücretleri (çiftçi tabiriyle sulama ücreti) şeklinde geri alınmaktadır. DSİ sulamalarında işletme ve bakım ücretleri her yıl Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenmektedir. 6200 sayılı yasa Bakanlar Kuruluna İşletme ve Bakım ücretlerinde indirim yapma yetkisi de vermiştir. Yapılan değerlendirmelere göre, sulama ücretleri tarımsal üretim değerinin %3-5 civarında olmaktadır.
DSİ’ce inşa edilerek işletmeye açılan sulamalara yapılan kamulaştırma dahil yatırım masrafları da 6200 sayılı yasa gereği faydalananlardan geri alınmaktadır. Yatırım geri ödeme tutarları Başbakanlık Olur’u ile belli dönemlerde yenilenmektedir. En son olarak, yıllık yatırım ücreti geri ödemeleri, başlangıç yılı 2002 yılı olmak üzere 7 Mayıs 2001 tarihli Başbakanlık Olur’u ile 0,15 -0,75 YTL/da arasında belirlenmiştir. Geri ödeme süresi ortalama 11 yıl’dır.
Toprak sulama kanallarında ve drenaj kanallarında su iletimini güçleştiren unsurlardan biri de otlanma ve sediment birikimidir. Bunun için özellikle mekanik temizlik yöntemlerine başvurulmaktadır.
Sulama yönetiminde esas unsurlardan olan sulama tesislerinde fiziki yapıların (kanal, çek yapısı, ölçü tesisleri, çiftçi prizi vb hidrolik yapılar) sulama mevsiminden önce sulamaya hazır hale getirilmesidir. Bu amaçla gerekli bakım-onarım çalışmaları (boya, kanal temizliği, ano onarımı, düşen kanaletlerin yerleştirilmesi, tamirat, sızdırmazlık sağlanması vb.) yapılmalıdır.


DSİ’ce geliştirilen sulamalarda sulanan alandaki bitki desenindeki gelişmeler incelendiğinde en dikkati çekici nokta, sulamadan önce kuru tarım yapılan alanlarda hububat ağırlıklı ekim yapılırken, sulamadan sonra ürün çeşitliliği meydana gelmesidir. Son yıl verilerine göre, DSİ sulamalarında bitki deseni; %20 pamuk, %19 hububat, %17 mısır, %6 şekerpancarı, %6 sebze, %3 bakliyat, %6 meyve, %3 narenciye, %3 ayçiçeği, %3 yem bitkisi, %3 bağ ve %11 diğer ürünler şeklinde gelişmiştir. Bitki verimleri ise; pamuk 384 kg/da, hububat 391 kg/da, mısır 958 kg/da, şekerpancarı 5 329 kg/da, bakliyat 261 kg/da, narenciye 3 968 kg/da, ayçiçeği 236 kg/da, yem bitkisi 1 055 kg/da olmuştur. Sulama projeleriyle hububatta %137, baklagillerde %151, şekerpancarında %70, pamukta %212, Mısırda %416, meyvede %129, Narenciyede %152, sebzede %203 verim artışı meydana gelmiştir.

Su kaynaklarının kısıtlı oluşu, sulama dışında çeşitli maksatlar için kullanımı ve bunlar için mevcut talebin devamlı artışı, suyun sulama maksadıyla kullanımında tasarrufa gidilmesini zorlamaktadır. GAP’ta yapılacak sulamalarda bu durum açıkça ortaya çıkmıştır. Nitekim GAP’ta suyun sulama sahalarına iletilmesinde uzun tünellere, pahalı isale kanallarına ve yüksek irtifalı pompalara ihtiyaç duyulması, sulamada su tasarrufunu zorunlu kılmıştır. Suyun önümüzdeki yıllarda daha da önem kazanacağı düşünüldüğünde, elimizdeki suyun ne kadar tasarruflu kullanılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. DSİ cazibe sulamalarında bir bitki yetiştirme döneminde ortalama olarak hektara 10 000 m 3 sulama suyu kullanıldığı gözlemlenmektedir.
Klasik sulama sistemlerinde, örneğin tava veya karık sulaması metotlarının kullanılması halinde çiftlik randımanı %60 civarında olup, buna şebekedeki sızma, buharlaşma ve işletme kayıpları da ilave edilirse randıman yaklaşık %50 olmaktadır. Bir başka deyimle bitkiye ihtiyacı olan 1 m 3 suyu verebilmek için 2 m 3 su kullanılmaktadır. Bu durum hem kıt olan su kaynaklarının israfına sebep olmakta hem de dağıtım ve drenaj şebekelerinin daha büyük kapasiteli olarak inşasına, dolayısı ile maliyetin artmasına, sistemde pompaj varsa ilave enerji kullanımına sebep olmaktadır. Bütün bunlara bir de kullanılacak suyun pahalı olması ilave edilirse sulamada su tasarrufunun önemi daha kolay anlaşılır.
Sulamada, bitki ihtiyacında büyük bir kısıntı yapılması söz konusu olamayacağına göre yapılacak su tasarrufunun, suyun iletiminde, dağıtımında, sistemin işletilmesinde ve araziye tatbikinde olacağı kolayca anlaşılır. Bunlar içinde en büyük miktarı, çiftlik randımanının artırılması sağlamaktadır. Zira klasik sulama metotları yerine yağmurlama ve damla sulama metotlarının kullanılması halinde randıman %60’dan sırası ile %80 ve %90’a çıkarılabilmektedir. Bu da %20 ile %30’luk bir su tasarrufu demektir. Bunun dışında teorik olarak ana kanallarda %5, şebekede %5 olmak üzere toplam %10’luk bir işletme (iletim) kaybı söz konusudur. Pratikte bu işletme kayıpları çok daha büyük değerlere erişmektedir. Uzun isale kanallı büyük şebekelerde, işletme kayıplarının azaltılması önem kazanmaktadır. . Son yıllarda geliştirilen sulama projelerinde basınçlı borulu şebeke kullanımı artmakta olup, böylelikle hem su tasarrufu sağlanmış hem de modern sulama sistemlerinin kullanımı teşvik edilmiş olacaktır. Halen %6 olan borulu şebeke kullanım oranı, yeni yapılacak projeler ve eski şebekelerin rehabilitasyonu ile %40’a kadar artabilecektir.

Katılımcı Sulama Yönetimi (Devir Çalışmaları)

Devir Çalışmalarının Temel Gerekçeleri ve Gayeleri Gerekçeler;

Bütçe ve diğer imkânlardaki azalma,
Faydalananların hizmetleri daha düzenli, süratli ve ekonomik olarak yapabilecekleri düşüncesi

Dünyadaki benzer gelişmeler,
Amaçlar;

Çiftçi katılımı ve yerinden yönetim,
Özdenetim,
Faydalar;

İşletme ve bakım giderlerinde azalma (personel giderleri, enerji giderleri, bakım ve onarım giderleri),
Daha adil su dağıtımı,
Sorunların yerinde çözümü,

Devir Yapılabilecek Kurum ve Örgütler

Birden fazla idari birim arazilerine hizmet eden sulama tesisleri 1580 ve 442 sayılı yasa ile kurulmuş Sulama Birliklerine ve 1163 sayılı yasaya göre kurulmuş sulama kooperatiflerine, sadece bir idari birim arazisine hizmet eden sulama tesisi yine sulama kooperatiflerine devredildiği gibi köy tüzel kişilikleri ve belediyelere, devredilebilmektedir. DSİ’ce devir oranı %94’e ulaşmıştır. DSİ ve KHGM’ce ortak inşa edilerek, kuyu açma- elektrifikasyon tesisleri inşası-pompa montajı DSİ’ce, sulama şebekesi mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yapılan YAS Sulama Kooperatifleri devir kapsamında değerlendirilmemiştir. Devredilen alan bazında ulaşılan bu
olumlu noktadan sonraki çalışmaların seyri “Katılımcı Sulama Yönetiminin Sürdürülebilirliği” yönünde gelişmektedir.
Sulama Yönetiminde ve Yatırımlarında Katılımcı Özelleştirme Projesi (PPIMIP )

Sulama Yönetiminde ve Yatırımlarında Katılımcı Özelleştirme Projesi; DSİ’ce inşa edilen ve işletilen sulama tesislerinin işletme ve bakım hizmetlerini devralan su kullanıcı örgütlerinin ihtiyacı olan makine ve ekipmanın satın alımının desteklenmesi maksadıyla geliştirilmiştir. Sulama örgütleri satın alınacak ekipmanın %60-80’ını kendi öz kaynaklarından, %20-40’ını projeden finanse etmişlerdir. 17 adet Sulama Birliği %50 maliyete katılım şartıyla şebekelerinin tamamını ve bir kısmını modernize ve rehabilite etmişlerdir. 1998-2004 yılları arasında Dünya Bankası’ndan sağlanan 20 milyon Dolarlık kredi kullanımıyla proje tamamlanmıştır.

Yeraltısuyu Potansiyeli

DSİ Genel Müdürlüğünce 2005 tarihine kadar yapılmış olan hidrojeolojik etütler sonucunda tespit edilmiş olan 13,66 km 3 yeraltısuyu rezervinin; 3,90 km 3 ’ü DSİ, kamu kuruluşları ve sulama kooperatiflerine ait devlet eliyle yapılan sulamalarda, 5,20 km 3 ’ü içme-kullanma ve sanayi suyu ihtiyaçlarında, 2,34 km 3 ü ise münferit özel sulamalarda olmak üzere 11,44 km 3 lük bölümünün tahsis işlemi yapılmıştır.
167 sayılı “Yeraltısuları Hakkında Kanun” hükümleri uyarınca açılacak kuyuların adetleri, yerleri, derinlik ve diğer özellikleri ile çekilecek su miktarı DSİ’ce belirlenir. 167 sayılı kanunun 3. maddesi uyarınca sınırları ve yapısı, özellikleri belirlendikçe yeraltısuyu sahaları DSİ Genel Müdürlüğünün teklifi üzerine ilgili bakanlıkça “Yeraltısuyu İşletme Alanları” kabul ve ilan edilir. İlan edilmiş yeraltısuyu işletme sahaları içinde ve dışında yeraltısuyu aranması ve kullanılması aynı kanunun 8. maddesi uyarınca DSİ tarafından verilecek izne bağlıdır. Aynı şekilde ıslah ve tadil izin belgeleri de yine DSİ’nin yetkisi dahilindedir.

Yeraltısuyu Kullanımı

Ülkemizde yeraltısuları; içme-kullanma ve sanayi suyu ihtiyaçları ile sulama maksatlı kullanılmaktadır. Yeraltısuyu sulama faaliyetleri DSİ Genel Müdürlüğü ve KHGM’ce yürütülmektedir.

Yeraltısuyu Sulamaları

Ülkemizde gün geçtikçe artan ve gelişme gösteren yeraltısuyu sulamalarını devlet eliyle yapılan sulamalar ve halk sulamaları olmak üzere iki gruba ayırmak mümkündür.

Devlet Eliyle Yapılan Yeraltısuyu Sulamaları

Bu sulamalar DSİ YAS Sulamaları, Kamu YAS Sulamaları ve YAS Sulama Kooperatiflerine ait sulamalar olmak üzere 3 ayrı biçimde uygulanmaktadır.

DSİ YAS Sulamaları

DSİ Genel Müdürlüğünce inşa edilen yüzey sulamalarını takviye etmek veya kombine bir sulama yapmak maksadıyla geliştirilmiş projelerdir. Ayrıca sadece yeraltısuyundan faydalanarak inşa ve işletmesi DSİ tarafından yapılan sulamalar da bu kapsam içerisindedir. Bu projelerde 2005 tarihi itibariyle 78 145 ha alan yeraltısuyundan sulanmaktadır. Ancak bilindiği gibi son yıllarda bu sulamaların işletme hakkı, kurulmakta olan sulama örgütlerine devredilmektedir.

Yeraltısuyu Sulamalarına Bir Örnek

Kamu YAS Sulamaları

Çoğunluğu Tarım İşletmelerini kapsamak üzere kamu kuruluşları adına hazırlanan projeler ile gerçekleştirilmiş sulamalardır. Bu projeler bedeli mukabili yapılmakta ve işletmeleri ilgili kurum veya kuruluşlarca yürütülmektedir. 2005 tarihi itibarı ile kamu kuruluşlarına ait 25 adet projede 342 adet işletme sondaj kuyusu ile 16 140 ha alanın yeraltısuyundan sulanması sağlanmıştır.

YAS Sulama Kooperatifleri

Bu sulamalar ülkemizdeki yeraltısuyu sulamalarının en büyük bölümünü oluşturmaktadır. 1966 yılından itibaren uygulanmaya başlanan ve 1163 sayılı kooperatifler kanununa göre kurulan sulama kooperatifi sulamaları, aradan geçen 37 yıllık süre zarfında yoğun çiftçi talepleri ile karşılaşmış ve önemli gelişmeler göstermiştir. Bu sulamalar önceleri “Mahdut Mesuliyetli Zirai Sulama Toprak Muhafaza ve Arazi Islahı Toprak ve Su Kooperatifi” adıyla DSİ ve Toprak-Su Genel Müdürlüğü arasındaki işbirliği ile başlamış, Toprak-Su teşkilatının lağvedilip Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kurulmasından sonra “S.S. Sulama Kooperatifleri” adı altında çalışmalar her iki Genel Müdürlükçe birlikte devam ettirilmiştir. Bu çalışmalar, söz konusu sulama kooperatif1erinin kurulmasını teşvik etmek, tesislerin inşaatını yapmak ve işletmeye geçtikten sonraki faaliyetlerini yürütmek gayesiyle DSİ, Toprak-Su ve Ziraat Bankası arasında akdedilen 3.3.1966 tarihli ve daha sonra revize edilen 31.12.1973 tarihli İşbirliği Protokolü ile gerçekleştirilmektedir.
Sulama Kooperatiflerine ait hizmetlerde DSİ Genel Müdürlüğü yapacağı tesislerle ilgili teknik ve ekonomik fizibilite raporlarını hazırlamak, yeraltısuyu işletme sondaj kuyularını açmak, işletilecek kuyuların elektrifikasyon tesislerini projelendirmek ve inşasını yapmak, kuyulara uygun motopompları tespit ederek temin ve montajı işlemlerini gerçekleştirmekle görevlendirilmiştir. Sulama kooperatifleri ise DSİ Genel Müdürlüğünce inşa edilen tesisleri devralmak ve sulama şebekeleri ile bakım ve onarımlarını yaparak yeraltısuyu sulama tesislerinin işletmesini yapmakla yükümlüdür.
Sulama kooperatifleri adına Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yapılan hizmet ve tesisler bedelsiz olmakla beraber, DSİ Genel Müdürlüğünce açılan işletme sondaj kuyuları, inşa edilen kuyu başı elektrifikasyon tesisleri ve motopomp bedelleri geri ödemeye tabidir. Söz konusu tesislerin bedelleri faizsiz olarak hesaplanmakta ve Bakanlar Kurulu Kararı gereği DSİ Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan bir Devir Sözleşmesi ile tesisler kooperatiflere devredilmektedir. Devir Sözleşmeleri tesislerin ilk 5 yılı ödemesiz, 25 yılı geri ödemeli, 30 yıllık bir işletme süresini kapsamaktaydı. Bu süre içerisinde işletme sondaj kuyuları 1 defa, motopomplar ise 2 defa yenilenmekteydi. Ancak 26.6.1997 tarihli Başbakanlık Olur’u ile Devir Sözleşmelerinde yeni bir düzenlemeye gidilmiş ve daha önce inşa edilen tesislerin hakkı saklı kalmak kaydıyla bu tarihten sonra inşa edilen tesislerde geri ödeme süreleri ilk 3 yılı ödemesiz ve 12 yılı eşit taksitler halinde olmak üzere 15 yıla indirilmiştir. Böylelikle tesislerdeki kuyu ve motopomp yenilemeleri kaldırılmış ve yenileme ihtiyacı bulunması ve kooperatifin talebi olması halinde yenilemenin bedeli mukabilinde yapılacağı kabul edilmiştir.
Sulama kooperatiflerine ait yeraltısuyu sulamalarında 2005 tarihine kadar 406 458 ha arazinin sulanması sağlanmıştır. Ülkemizde halen faaliyette bulunan takriben 1 000 adet sulama kooperatifinin dağılımında yoğunluk Konya, Isparta, Eskişehir, Kayseri, Edirne, Samsun, İzmir DSİ Bölge Müdürlüklerinde yer almaktadır.

İnşa edilen yeraltısuyu sulama tesisleri 6200 sayılı yasa gereğince sulama kooperatiflerine devredilmektedir. 2005 tarihine kadar tevsi işleri dahil olmak üzere 1 577 adet ünitede 8 543 adet kuyu ile 358 313 ha alanı sulayacak kapasitedeki yeraltısuyu sulama tesisinin devir işlemleri yapılmıştır.
Böylece 2005 tarihi itibari ile DSİ YAS Sulamaları, Kamu YAS Sulamaları ve YAS Sulama Kooperatifleri aracılığıyla 11 778 adet işletme sondaj kuyusunda net 500 743 ha alan yeraltısuyundan sulanmaktadır. Ülkemizde yeraltısuyu sulama projelerinin ele alınmasından itibaren en fazla gelişme sulama kooperatiflerinde olmuş ve kooperatif sulamalarının toplam yeraltısuyu sulamaları içindeki payı % 80’e ulaşmıştır.
Yeraltısuyu sulama alanlarının toplamı, DSİ tarafından sulamaya açılan alanların içinde yaklaşık % 20’lik bir pay oluşturmaktadır.

Devlet Eliyle YAS Sulama Alanlarının Yıllara Göre Değişimi

Halk YAS Sulamaları

Çiftçilerin 167 sayılı yasa esaslarına göre kullanma belgesi alarak yaptığı ferdi sulamalar bu kapsamdadır. 2005 tarihine kadar özel sulama yapılması ve içme-kullanma, sanayi suyu amacı ile 116 741 adet kullanma belgesi verilmiş olup, münferit şahıs sulamaları için 2,34 km 3 (milyar m 3) yeraltısuyu tahsis edilmiştir.
4.10. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)

Ülkemizin en büyük projesi olan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP); Fırat ve Dicle havzasını kapsayan başta sulama ve enerji yatırımları ağırlıklı olmak üzere, bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasını sağlayacak önemli bir entegre projedir.
Proje bölgede yer alan Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Batman ve Şırnak illeri olmak üzere 9 ili kapsamaktadır. Bu illerde 2000 yılında yapılan genel nüfus sayımı sonuçlarına göre yaklaşık 6,47 milyon insanın yaşadığı belirlenmiştir.
İşletmede Olan GAP Sulamaları (ha)

Fırat Havzası:

Şanlıurfa-Harran------- 123 392

Adıyaman Çamgazi-------2 000

Hancağız------------------- 6 945

Yaylak----------------------5 600

Münferit Sulamalar

Nusaybin Çağçağ-------- 8 600

Akçakale YAS-----------10 255

Ceylanpınar YAS---------9 000

Hacıhıdır-------------------2 080

Derik Dumluca------------1 860

XV. Bölge Küçüksu-------- 900

XX.Bölge Küçüksu-------4 939

Dicle Havzası:

Kralkızı-Dicle Pompaj--- 4 758

Münferit Sulamalar

Devegeçidi----------------10 600

Silvan I ve II---------------8 790

Silopi Nerdüş--------------2 740

Çınar Göksu ---------------4 234

Garzan Kozluk------------ 3 973

X. Bölge Küçüksu-------- 3 258

Genel Toplam : 213 924 ha

Cumhuriyet döneminin en büyük yatırımlarından biri olan ve DSİ tarafından geliştirilen bu proje 7’si Fırat havzasında, 6’sı da Dicle havzasında olmak üzere 13 adet proje demetinden oluşmaktadır. GAP kapsamında yapımı öngörülen 13 adet proje kapsamında; 22 baraj inşa edilerek, toplam 7500 MW kurulu gücünde 19 hidroelektrik santral ile yılda 27 milyar kWh hidroelektrik enerjisi üretilecek ve yaklaşık 1,82 milyon hektar tarım arazisi sulama imkanına kavuşacaktır. GAP kapsamındaki enerji projelerinde yaklaşık %75, sulama projelerinde ise yaklaşık %12 oranında gerçekleşme sağlanmıştır. Fırat nehri üzerinde Keban, Karakaya, Atatürk, Birecik ve Karkamış Baraj ve HES’leri, Dicle nehri üzerinde ise Batman, Kralkızı ve Dicle Baraj ve HES’leri tamamlanmış ve elektrik üretimine başlamıştır. Bu bölümde hidroelektrik gelişimden ziyade, gelişimin daha az olduğu sulama projelerinden bahsedilecektir.
Güneydoğu Anadolu Projesinin entegre kalkınma projesi olması, GAP bölgesinin milli gelirden aldığı payın arttırılmasını ve gelir seviyesindeki bu artışın sosyo-kültürel gelişmeyi de beraberinde getirmesini hedeflemektedir. Gelir seviyesi artışını sağlayacak temel faktör ise başta tarım sektörüne yapılan yatırımlar olmak üzere DSİ tarafından yapılan yatırımlar olacaktır. Bu sebeple Bakanlar Kurulu’nca 04.06.1998 tarih ve 98/11231 sayı ile GAP’ın en geç 2010 yılına kadar tamamlanması kararlaştırılmış ve ilgili kuruluşlardan GAP ile ilgili bütün çalışmalarını 2010 yılı hedefine göre düzenlemeleri istenmiştir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü de bu hedef doğrultusunda çalışmalarını 1998 yılında yapmış ve GAP'taki enerji ve tarım sektörü projelerinin 2010 yılına kadar tamamlanmasını sağlayacak şekilde 1999-2010 yıllarını kapsayan dönem için, yıllık ödenek ihtiyacını belirleyip ilgili Makamlara iletmiştir. Ancak 1999-2004 yılları yatırım bütçelerindeki GAP yatırım ödeneklerinin bu hedefleri gerçekleştirmeye yeterli olmadığı açıkça görülmüştür. Altı yıllık bir dönemi kapsayan 2010 yılı hedefine ulaşılmasının hala fiziksel olarak mümkün kalabilmesi için, projelerin teknik olarak yapılabilme sürelerinin aşılmaması gerekmektedir.
1 821 048 ha sulama alanına sahip GAP Projesi içerisine, planlama ve işletme aşamasında olan toplam alanı 110 485 ha’lık münferit projeler de dahil edilmiştir. DSİ X., XV. ve XX.Bölge Müdürlüklerince Küçüksu işleri kapsamında yapılan ve kısmen YAS sulamalarını içeren münferit projelerin işletmede olan miktarı 71 229 ha’dır.

TÜRKİYE VE GAP’TA SULAMA GELİŞİMİ

(GAP Bölgesindeki bireysel sulamalar dahil - bin ha)