Enerji Kaynakları : Bir ülkenin elektrik enerjisi tüketimi o ülkenin kalkınmışlığının
bir göstergesidir. 2004 yılında Türkiye’de kişi başına yıllık elektrik tüketimi
2 100 kWh (kilovatsaat)
iken, dünya ortalaması 2 500 kWh, gelişmiş ülkelerde 8 900 kWh, Çin'de 827
kWh, ABD'de ise 12 322 kWh civarındadır. Ülkemizin ekonomik ve sosyal bakımdan
kalkınmasının sağlanması için endüstrileşme bir hedef olduğuna göre bu endüstrinin
ve diğer kullanıcı kesimlerin ihtiyacı olan enerjinin, yerinde, zamanında ve
güvenilir bir şekilde karşılanması gerekmektedir.
Türkiye’de 1950’lerde yılda sadece 800 GWh (gigavatsaat) enerji üretimi yapılırken,
bugün bu oran yaklaşık 190 misli artarak yılda 151 000 GWh’ e ulaşmıştır. 37
500 MW (megavat)’ a ulaşan kurulu güç ile yılda ortalama olarak 220 000 GWh
enerji üretimi mümkün iken; arızalar, bakım-onarım, işletme programı politikası,
ekonomik durgunluk, tüketimde talebin azlığı, kuraklık, randıman vb. sebeplerle
ancak 151 000 GWh enerji üretilebilmiştir. Yani kapasite kullanımı % 69 olmuştur.
Termik santrallerde kapasite kullanım oranı % 59 iken hidroelektrik santralarda
% 105 olmuştur. Enerji üretimimizin %31’ı yenilenebilir kaynak olarak nitelendirilen
hidrolik kaynaklardan, %69’u ise fosil yakıtları olarak adlandırılan termik
(doğal gaz, linyit, kömür, fuel oil gibi) kaynaklardan üretilmektedir. Son
zamanlarda rüzgar ve jeotermal şeklinde alternatif kaynaklara önem verilmekte,
nükleer enerji kullanımı için de çalışmalar yapılmaktadır.
Özellikle son yıllarda Türkiye’de doğal gaz kullanımının yaygınlaşması
ile, gerek evlerde kullanımı artmış gerekse sanayinin artan enerji ihtiyacını
karşılamak üzere “Doğal Gaz Çevrim Santraları” kurulmuştur. Bu itibarla son
yıllarda hidroelektrikten üretilen enerjinin payı azalmış termik enerji üretiminin
payı artmıştır. Ancak üye olma yolunda büyük adımlar attığımız Avrupa Birliği
Topluluğu enerji politikalarında yeşil enerjiyi (hidroelektrik, rüzgar, güneş
ve biyokütle) destekleme tezini benimsemiştir. Bu durumda Türkiye’ de yürürlükte
bulunan enerji politikaları ve ilgili hukuki mevzuat ile Avrupa Birliği mevzuatı
arasındaki farklılıkların giderilmesi zorunlu hale gelmiştir. Netice olarak
Türkiye’ deki toplam enerji üretiminde hidroelektrik enerjinin payı artırılmalıdır.
Türkiye’ de hidroelektrik potansiyelin geliştirilerek ülke ekonomisinin istifadesine
sunulmasında Devlet Su İşleri (DSİ) ve Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİE) görevlidir.
EİE daha çok etüd ve planlama aşamasında, DSİ ise planlamayla birlikte projelerin
hayata geçirilmesinde görevlendirilmiştir.
Aşağıdaki tabloda çeşitli enerji üretim kaynaklarının, yarattığı hava kirliliği,
iklimsel etki, normal işletme radyoaktivitesi, doğal görünüme zararı, pik ihtiyaç
karşılama güvencesi ve riske karşı duyarlılık başlıkları altında karşılaştırılmıştır.
Hidroelektrik santraların diğer santrallere nazaran en az risk ve olumsuz etki
oluşturduğu görülmektedir.
Çeşitli Tipte Santrallerin Dezavantajlarının Ölçülebilir Gösterimi
Çeşitli enerji kaynakları içerisinde hidroelektrik enerji
santralleri çevre dostu olmaları ve düşük potansiyel risk taşımaları sebebiyle
tercih edilmelidir. Bu tür santraller ani talep değişimlerine cevap verebilmektedir.
Bu sebeple ülkemizde de pik santral olarak kullanılmaktadır. Hidroelektrik
Santralar; çevreyle uyumlu, temiz, yenilenebilir, pik talepleri karşılayabilen,
yüksek verimli (% 90’ın üzerinde), yakıt gideri olmayan, enerji fiyatlarında
sigorta rolü üstlenen, uzun ömürlü (200 yıl), yatırımı geri ödeme süresi kısa
(5-10 yıl), işletme gideri çok düşük (yaklaşık 0,2 cent/kWh), dışa bağımlı
olmayan yerli bir kaynaktır.
Dünyada ekonomik olarak yapılabilir hidroelektrik üretim potansiyelinin yarısının bile geliştirilmesi sera gazı emisyonlarının % 13 oranında azalmasını sağlayacaktır.
Hidroelektrik santraller diğer üretim tipleri ile kıyaslandığında en düşük
işletme maliyetine, en uzun işletme ömrüne ve en yüksek verime haizdirler.
Türkiye’nin diğer enerji alternatifleri karşısında milli kaynak olan suyu kullanan
hidroelektrik santrallere öncelik vermesi ve teşvik etmesi için ekonomik, çevresel
ve stratejik birçok sebep vardır.
Türkiye’nin Hidroelektrik Potansiyeli
Bir ülkede, ülke sınırlarına veya denizlere kadar bütün doğal akışların %
100 verimle değerlendirilebilmesi varsayımına dayanılarak hesaplanan hidroelektrik
potansiyel, o ülkenin brüt teorik hidroelektrik potansiyelidir. Ancak mevcut
teknolojilerle bu potansiyelin tümünün kullanılması mümkün olmadığından mevcut
teknoloji ile değerlendirilebilecek maksimum potansiyele teknik yapılabilir
hidroelektrik potansiyel denir. Öte yandan teknik yapılabilirliği olan her
tesis ekonomik yapılabilirliği olan tesis demek değildir. Teknik potansiyelin,
mevcut ve beklenen yerel ekonomik şartlar içinde geliştirilebilecek bölümü
ekonomik yapılabilir hidroelektrik potansiyel olarak adlandırılır. Türkiye’nin
teorik hidroelektrik potansiyeli dünya teorik potansiyelinin % 1’i, ekonomik
potansiyeli ise Avrupa ekonomik potansiyelinin % 16’sıdır.
Türkiye’de teorik hidroelektrik potansiyel 433 milyar kWh, teknik olarak değerlendirilebilir
potansiyel 216 milyar kWh, teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir potansiyel
ise 127 milyar kWh olarak hesaplanmıştır. Avrupa Birliği’nin yeşil enerji için
uyguladığı vergi indirimleri ve destekleme politikaları ekonomik olarak değerlendirilebilir
potansiyelin artmasını sağlayacaktır.
Günümüz itibariyle Türkiye’de 135 adet hidroelektrik santral işletmede bulunmaktadır.
Bu santrallar 12 631 MW’lık bir kurulu güce ve toplam potansiyelin % 36’sına
karşılık gelen 45 325 GWh’lık yıllık ortalama üretim kapasitesine sahiptir.
3 187 MW’lık bir kurulu güç ve toplam potansiyelin % 8’i olan 10 645 GWh’lık
yıllık üretim kapasitesine sahip 41 hidroelektrik santral halen inşa halinde
bulunmaktadır. Geriye kalan 71 411 GWh/yıl’lık potansiyeli kullanabilmek için
ileride Türkiye’de 502 hidroelektrik santral yapılacak ve toplam 36 260 MW’lık
kurulu güçle hidroelektrik santrallerin toplam sayısı 678’e varacaktır.
ABD teknik hidroelektrik potansiyelinin %86’sıni, Japonya %78’ini, Norveç %68’ini,
Kanada %56’sını, Türkiye ise % 21’ini geliştirmiştir. Uluslararası Enerji
Ajansınca (IEA) 2020’de dünya enerji tüketimi içerisinde hidroelektrik ve diğer
yenilene-bilir
enerji kaynaklarının payının bugüne göre % 53 oranında artacağı öngörülmüş
olup, bu her güçteki hidroelektriğin değerlendirilmesi olarak yorumlanmaktadır.
Avrupa Komisyonu Birlik stratejileri kapsamında Avrupa Birliği (AB) içerisinde
2010 yılına kadar iç brüt enerji tüketimindeki yenilenebilir enerji payını
iki katına (% 6’dan % 12’ye), elektrik üretimi kapsamında ise % 22,1’e çıkartmak
için bir eylem planını yürürlüğe koymuştur.
Ekonomik durgunluklar dikkate alınmazsa, Türkiye’de elektrik tüketimi her
yıl % 8-10 oranında artmaktadır. Bu talebi karşılamak için ülkemiz yeni enerji
projeleri için her yıl 3-4 milyar ABD Doları ayırmak zorundadır. Bütün dünyada
olduğu gibi ülkemizde de enerji yaşamsal bir konu olduğundan, kendine yeterli,
sürekli, güvenilir ve ekonomik bir elektrik enerjisine sahip olunması yönünde
başta dışa bağımlı olmayan ve yerli bir enerji kaynağı olan hidroelektrik
enerjisi
olmak üzere bütün alternatifler göz önüne alınmalıdır.
Hidroelektrik potansiyelin enerjiye dönüştürülmesi sürecinde DSİ bu alanda
oluşturulan 12 631 MW kurulu gücün 10 215 MW’ını (% 81) gerçekleştirerek bu
alanda lider olduğunu göstermiştir. Ülkemizde kapasite bakımından en büyük
25 HES’in 20 adedi DSİ tarafından inşa edilmiştir.
GAP projesi kapsamında bugün üretilen ve gelecekte üretilecek olan hidroelektrik
enerji miktarlarının ülkemiz potansiyel üretimi olan 127,3 GWh içerindeki yeri
aşağıdaki grafikte görülmektedir. Görüldüğü gibi GAP projesinin hidroelektrik
enerji gelişiminde önemli gelişmeler sağlanmıştır. Ülke genelinde yaklaşık
45 300 GWh’lik hidroelektrik üretiminin % 45’i GAP kapsamındaki hidroelektrik
santrallerden sağlanmaktadır. GAP Projesinin kendi içindeki bu oran % 74’ü
bulmaktadır.
TÜRKİYE VE GAP’TA HİDROELEKTRİK GELİŞİMİ (Milyon kWh/yıl)
Bir diğer önemli hidroelektrik enerji üretimi maksatlı projeler zincirinin Çoruh
havzasında hayata geçirilmesi planlamıştır. Çoruh nehri master planı içinde yer
alan bütün projeler (8 260 GWh) hayata geçirildiğinde, Türkiye hidroelektrikten
enerji üretim potansiyelinin %6,4 ü karşılanacaktır. Bunlar sırasıyla Laleli
(Plh, 99 MW-204 GWh), İspir (Plh, 54 MW-327 GWh), Güllübağ ( Plh, 84 MW-285 GWh),
Aksu ( Plh, 120 MW-344 GWh), Arkun ( Plh, 222 MW-788 GWh), Yusufeli ( Kph, 540
MW 1705-GWh), Artvin ( Kph, 332 MW-1026 GWh), Deriner ( İnş, 670 MW- 2118 GWh),
Borçka ( İnş, 300 MW-1039 GWh) ve Muratlı ( İnş, 115 MW-444 GWh) baraj ve HES’
leridir. Burada; Planlaması hazır (Plh), Kesin projesi hazır (Kph), İnşaat halinde
(İnş) kısaltmalarıyla belirtilmiştir.
Enerji dönüştürme sürecindeki en önemli adım büyük biriktirme yapıları olan
ve inşaatı özel bilgi birikimi gerektiren baraj inşaatıdır. Baraj inşaatlarına
ilişkin önemli bazı safhalar aşağıdaki resimlerde görülebilir.
Fizibilitesi yapılmış olan barajın hayata geçirilmesi maksadıyla önce kesin projesi
sonra uygulama projesi hazırlanarak inşaat aşamasına başlanır .
İnşaatın
ilk aşaması derivasyonun yapılma-sıdır. Gaye derivasyon tüneli ve memba batardosu
yardımıyla, nehir yatağını inşaat bölgesi dışına alarak inşaat alanını kuruya
almaktır.
Derivasyon yapıları 25 yıllık feyezan tekerrürüne göre boyutlandırılır. Gövde
kazısına başlanır
ve sonra gövde dolgusu yapılır
Gövde yükselirken; baraj gövdesinin güvenliğini sağlayacak boşaltım tesisleri
(dolusavak, dipsavak) inşaatları da devam eder
Barajın hidroelektrik üretimi varsa santralın elektro-mekanik aksamın montajı
yapılır.